9 Ocak 2017 Pazartesi

Yaşam Koçluğu nedir ve Doğru Yaşam Koçunu nasıl Seçeriz?




" Bundan daha fazlası olmalı " derken bulunuyorsunuz kendinizi yatakta uyumaya çalışırken.

Çünkü sabah erkenden aceleyle iş başı yapmak için evden çıkıyorsunuz, öğle yemeği molası, masanızda yetiştirmeniz gereken bir sürü iş,stresli olduğunuzdan hızlıca yenen öğlen yemeği, çalışma arkadaşlarınızla aranızdaki krizi yönetmek, işyerinde fazladan yaptığınız mesai, yoğun trafik ile başetmek, eve geldiğinizde çocukların isteklerini karşılamak, bu arada etrafı temizlerken yarınki akşam yemeğini hazır etmek ve tüm bunların sonunda, artık hiçbirşeye dayanamadığınız için, son istasyon TV karşısında ayaklarınızı uzatmak.

Peki tüm bunlara karşın siz bu hayatınızın neresindesiniz? Ve hayatınız nereye doğru akıyor?
Büyüdüğünüzde nerede olmak istiyordunuz?

İşte tüm bu seçimlerde size rehberlik ederken, stresiniz ve iş yükünüzü azaltmanıza yardımcı olmaya çalışarak hayatınızın kalitesini nasıl artırabileceğiniz durumlarla ilgili doğru anahtar ve cevapları bulabilmeniz için Yaşam Koç'unuz size doğru soruları soran kişi olacaktır.

Aslında burada asıl Anahtar Siz'siniz. 

Yaşam koçunuzu can kurtaran simidiniz gibi düşünün.


Bir can kurtaran ile çalışmak, kendinize verebileceğiniz en iyi hediyedir. Yaşam Koç'u ile hayatınıza yön vermenize yardımcı olarak kendinize daha fazla zaman ayırmanıza, daha az stresli ve daha fazla enerjik olmanıza yardımcı olabilirsiniz.  Bir yaşam koçu size nasıl hedefler koyacağınızı, duygularınızı nasıl yöneteceğiniz, kaybolmuş hissettiğinizde yolunuzu tekrar bulmanıza, başarı için atabileceğiniz adımları ve daha sağlıklı, mutlu, huzurlu bir hayata kavuşmanız için size yolunuzu aydınlatan kişi olacaktır.

Yaşam koçu, hayatınızdaki objektif ama ilgili bir kişidir. Kişisel gelişim yoluyla size rehberlik eden,
alışkanlıklarınızı değiştiren, hayatın birçok zorluğuyla ilgili bakış açınızı geliştiren ve kaderinizi
ayarlamanıza yardımcı olacak proaktif, eğitimli profesyonellerdir.

Doğru Yaşam Koç'unu nasıl seçeriz?

Bir yaşam koçuyla başarılı olmadan önce, sizin için en uygun Yaşam Koçunu seçmeniz önemlidir. Yaşam koçlarının tümü, özlem duyduğunuz dengeye başarıyla erişmenize yardımcı olamayabilir veya sizi bulunduğunuz yerden  daha derine gitmenize neden olabilir. 
Bir yaşam koçunun sizin için doğru olup olmadığını görmek için arayabileceğiniz bazı şeyler var. Öncelikle, bir Yaşam koçuyla neden bağlantı kurduğunuz konusunda net bir anlayışa sahip olduğunuzdan emin olmanız gerekir. Aradığınız belirli bir başarı olabilir veya belki de belli bir neden yoktur, ancak hayatınızı kaotik hissediyor ve bunu çözmek istiyorsunuzdur. Yaşam koçu, ne olduklarını anladıklarında ihtiyaçlarınızı karşılamak için sizedaha iyi yardımcı olabileceklerdir. Amacınızın ne olduğunu bildiğinizde Yaşam koçunuzu seçmeniz daha kolay olacaktır.

Fırtına Çıktığında Uyuyabilir misiniz?





Yıllar önce bir çiftçi, fırtınası bol olan bir tepede bir çiftlik satın almıştı. Yerleştikten sonra ilk işi bir yardımcı aramak oldu. Gel gelelim ne yakındaki köylerden ne de uzaktakilerden kimse onun çiftliğinde çalışmak istemiyordu. Müracaatçıların hepsi çiftliğin yerini görünce çalışmaktan vazgeçiyor, "Burası fırtınalıdır, siz de vazgeçseniz iyi olur." diyorlardı.
 

Nihayet çelimsiz, orta yaşı geçkince bir adam işi kabul etti. Adamın haline bakıp:
"Çiftlik işlerinden anlar mısın?" diye sormadan edemedi çiflik sahibi.
"Sayılır." dedi adam, "Fırtına çıktığında uyuyabilirim." Bu ilgisiz sözü biraz düşündü, sonra boşverip çaresiz adamı işe aldı. Haftalar geçtikçe adamın çiftlik işlerini düzenli olarak yürüttüğünü de görünce içi rahatladı. Taa ki o fırtınaya kadar... Gece yarısı, fırtınanın o müthiş uğultusuyla uyandı. Öyle ki, bina çatırdıyordu. Yatağından fırladı, adamın odasına koştu:
 

"Kalk, kalk! Fırtına çıktı. Her şeyi uçurmadan yapabileceklerimizi yapalım." Adam yatağından bile doğrulmadan mırıldandı: "Boşverin efendim, gidin yatın. İşe girerken ben size fırtına çıktığında uyuyabilirim demiştim." Çiftçi adamın rahatlığına çıldırmıştı. Ertesi sabah ilk işi onu kovmak olacaktı, ama şimdi fırtınaya bir çare bulmak gerekiyordu.
 

Dışarı çıktı, saman balyalarına koştu. Saman balyaları birleştirilmiş, üzeri muşamba ile örtülmüş, sıkıca bağlanmıştı. Ahıra koştu. İneklerin tamamı bahçeden ahıra sokulmuş, ahırın kapısı desteklenmişti. Tekrar evine yöneldi; evin kepenklerinin tamamı kapatılmıştı. Çiftçi rahatlamış bir halde odasına döndü, yatağına yattı. Fırtına uğuldamaya devam ediyordu.
 

Gülümsedi ve gözlerini kapatırken mırıldandı:
"Fırtına çıktığında uyuyabilirim."
 

Sıkıntılara, zihnen (bilgi, plan), mânen (dua), maddeten (tedbir) hazırsanız; fırtına çıktığında uyuyabilirsiniz. Hayatınız boyunca... Kızgınlıkla karar almayın, mutluluktan uçtuğunuzda söz vermeyin. İkisi de sarhoşluk ânıdır; akıl başta değildir.

Yazıyı beğendiyseniz ve sevdiyseniz paylaşmaya ne dersiniz?

8 Ocak 2017 Pazar

Kendinizi Başkaları ile Karşılaştırıyor musunuz?



Kendinizi başkalarıyla karşılaştırmak, iç eleştirmeninize verebileceğiniz tek ve zararlı yollardan biridir. Özellikle eğer benim gibi rekabet konusunda başarılı değilseniz.
İçinizdeki Yeşil gözlü canavar çıkarıp - başkalarının eşyalarına, tatillerine, iş hayatına veya kariyer başarısına, mükemmel saç veya ten rengine, ya da mutlu bir ilişkisine ve ne kadar sağlıklı yaşadığıklarına bakarsanız, kendi işinizi - kariyerinizi geliştirmeye yönelik olarak yönlendirebileceğiniz değerli enerjinizi harcıyorsun demektir.

Bu kendinizi başkalarına kıyaslarken, kendi yolunuzdan çıkıyor olduğunuz anlamına gelir.

Artık bunu durdurma zamanınız gelmedi mi?

Şimdi bunu nasıl yapabileceğinizi gözden geçirelim?

1. Diğer insanlar öğrenmeniz için oradalar

Hayatımızın tamamı, başkalarından öğrendiklerimiz ile şekillendirilir. Ebeveynlerimizi taklit ederek
gülümsemeyi öğreniriz, çevremizdeki tüm sesleri dinleyerek konuşmayı öğreniriz. ; restoranlarda, okulda, akşam yemeğinde ve sonrasında, iş yerinde, çevremizdeki insanları gözlemlereyerek nasıl davranacağımızı öğreniriz. Gerçekten de,
hayatımızdaki insanların bilinçli ya da bilinçsiz çabaları sayesinde, herşeyi öğreniriz. Bu nedenle, kendinizi her şeyi doğru yaptığını düşündüğünüz meslektaşınızla, ya da zayıf olduğunuzu hissettiren
rakip işletme sahibi ile karşılaştırmak yerine şunu düşünün: Bu durumdan ne öğrenebilirim?

Bu minik zihinsel geçiş ile zor bir modelden, ilham verici rol modeline doğru küçük bir değişim yaşamış oluyorsunuz. Daha iyi hissederdiniz kendinizi değil mi?

2.Unutmayın, yolunuzu kendiniz gibi yapabilirsiniz (gerçekten de yapmanız gerekir...)

Başkalarından öğrenmenin faydalı olduğu ve harika olabileceği halde, ancak başkalarını kopyalamayın. Elbette kendinize "X ne yapardı" diye sorun, ancak bunu yaptığınızda doğru hissetmezseniz yapmayın. Başkalarından öğrenmek, onlara dönüşmeye çalışmakla aynı değildir. Siz kendi benzersiz halinizle harikasınız, başkası olmak zorunda değilsiniz. Koçluk dünyasında çalışan pek çok iş antrenörü var (ya da olmayabilir) ve müşterilerinin aynı kalıbı izlemelerini beklemektedirler. Bu da, koçluk dünyasının  aynı şeylerle dolu olduğu anlamına geliyor. Doğru Yaşam Koçunu bulmak için araştırma yapın.. Elbette ki rekabetin (iş dünyasında, arkadaşlar arasında) yaptıklarına bakın, bunlardan öğrenin ve onlardan motive olun ve esinlenin, ancak bunu kendi tarzınızla yapın. Gerçekten olmak istemediğiniz birisi olmaya çalışmayın - doğal olmazsınız veya insanların size güveni kaybolur.İnsanlar kiminle uğraştığını bilmek ister ve eğer başkası olmaya çalışıyorsanız içinden gelen ışığı nasıl ortaya çıkarailirsiniz ki?


3. Kendinizle karşılaştırmak, kendinizi başkalarıyla karşılaştırmaktan çok daha etkilidir.
Ne kadar ilerlediğinize bir bakın. Yaşadığınız yerlere, tanıştığınız insanlara ve öğrendiğiniz şeylere bakın. Son on yılda, geçen yılda, son bir ayda veya haftada ne kadar değiştiğinize bakın. Yaptığınız şeyleri oldukça kolay ve doğal olarak düşünün; Bir noktada yapmanızın mümkün olmadığını düşündüğünüz şeyleri nasıl yapınızı görün. Başarınızı düşünün. Başarısızlıklar veya hayal kırıklıkları olarak algıladığınız şeylerden öğrendiğiniz şeyleri düşünün. Kendi standartlarınızı ve kilometre taşlarınızı kendiniz belirleyebileceğiniz halde, neden kendinizi başkalarıyla karşılaştırdığınızı kendinize sorun. Hayat sadece bittiğiniz yer değil; Buraya nasıl geldiğiniz ile ilgilidir, bu nedenle sürecin keyfini çıkarın ve aldığınız her adımın gururunu yaşayın.

4. Hikayenin tümüne bakın
Son noktayı koymak adına, kendinizi düğümler yaparak hatırlamanız kolaylaşır: Kendinizi başkalarına kıyaslarken resmin tamamını göremezsiniz.. Hepimiz, bilinçli ve bilinçsizce bir takım önlemler koyarız. Her süper kişinin gizli bir karanlık dolaba sahip olduğunu söylemiyorum, ancak onların da hayatlarında veya zihninlerinde bir şeylerin karışık olduğu durumlar vardır - hayatımızda herşeyi doğru yapmamız mümkün değil. Şimdi, başkalarının hayatında hata yapmaya çalışmayın,
bu yapıcı olmaz. Siz sadece bir küçük anlarını alıyor olacaksınız. Belki de sizin kendinizi kıyasladığınız insaların, benzer güvensizlikleriniz olabilir ve kendilerini sizinle karşılaştırıyor olabilirler. Kim bilir😊

Bu yazımı beğendiyseniz paylaşmaya ne dersiniz?

7 Ocak 2017 Cumartesi

Başarılı İnsanların En Güçlü 10 Sabah Alışkanlıklar











Başarılı insanların daha az stresli, daha mutlu ve üretken kılan nedir biliyor musunuz?

Büyük ihtimalle sabah kalktıkları gibi ilk iş olarak e-postalarını kontrol edip, telefon ile görüşme yaptıklarını hayal edebilirsiniz.

Ancak durum farklı;

Onlar, kişisel önceliklerinin başkalarının önceliklerinden daha fazla olduğunu biliyorlar. Uyanma üzerine, önemli ölçüde başarılı olan bu profesyoneller, e-postalarını hemen kontrol etmez; günün erken saatlerini "ben" zamanım olarak kendilerine ayırırlar.

Sonuçta, bu olağanüstü insanlar ihtiyaçlarına öncelik tanımları gerekiyorsa, önce yapılması gerektiği konusunda hemfikirler.

Başarılı girişimciler ve yöneticiler sabah uyandıklarında ne yapar?

Bunlardan 10 tanesi;

1. Gerçekten erken uyanın
Elbette zamanın çok değerli bir varlık olduğunu biliyorsunuzdur. Başarılı insanlar, sabah 05:30'de,
sabah 04:30'da , saat 04:00'de uyanıp bir çentik alıyor. Erken saatler, daha fazla zamanı kontrole etmelerine yardımcı olmak dışında , aynı zamanda onlara önemli şeyler yapmak için daha fazla fırsat bulmalarını sağlıyor.

Her zamankinden daha erken 15 dakika önce uyanmaya başlayın. Ardından kademeli olarak ayarlayın.

2. Kalori yakın

Burada sadece yoğun egzersiz ve rejimi demek istemiyoruz. Yoga veya Nefes Terapisi yapabilirsiniz.
Egzersiz, sizi daha net, sağlıklı ve bilimsel olarak daha mutlu hale getirmekle kalmaz aynı zamanda
stresle mücadele etmenizi sağlar.

Egzersiz yapmak için zaman ayırın. Bir saatlik rutin çok zor görünüyor olabilir, bu yüzden koşu, dans veya mahalle çevresinde en az on dakika yürümeyi deneyin.


3. "Güçlendirme Saati" yapın
Motivasyon sonsuza kadar sürmez, bu yüzden sizinkini düzenli olarak yenilemeniz gerekir. Oldukça başarılı olan insanlar bunu biliyorlar, bu yüzden depolarını artırmak için bol bol zaman ayırıyorlar. Bir işi duygusal olarak yaptıktan sonra yapmaya devam etme olasılığınız daha yüksektir, değil mi?

İlham veren anekdotları dinleyin veya sizi mutlu ve motive eden güzel sözler okuyun.
Buna yaklaşık 30 dakika harcayın.

4. Şükür günlüğü yazın.

Mutluluk, sahip olduğun şeyleri istemekle ilgilidir. Minnettar oldukları nimetleri sayarak, başarılı insanlar kendilerini iyimserlik ve ilhama daha açık hale getiriyorlar ve hayattaki görünümlerini
geliştiriyorlar.

Her gün müteşekkir olduğunuz en az bir şeyi yazın. Küçük kazançları saymayı öğrenin.

5. Kendinize bir önemli soru sorun

    "Bugün hayatının son günü olsaydı, bugün yine yapmak istediğin şeyleri yapmak ister misin?"
Bu zorlu soru sizi istediği yere götürür. Kendinizi bir hafta içinde birkaç kez "hayır" dediyseniz,
o zaman oraya gidin ve bir şeyleri değiştirin. Bir dahaki sefere yapmak için tekrar şansınız olacağını
asla bilemezsin.

6. Önce kurbağayı ye - Yanii zor işi başta yap !
Başarılı kişilerin sabah iradesi taze ve hazırdır. Bu nedenle, bu avantajı kullanmanın en iyi zamanı - en zor görevi, yanii önce "kurbağayı" halletmek. Bu şekilde, bu işlemi bitirme olasılığınız ve başkaları sizi rahatsız etmeden bitirme olasılığınız artar.

Günün "kurbağasını" seçin - yalnızca bir tane - ve kahvaltı yapmadan önce tamamlamaya devam edin.

7. Aileniz ve sevdiklerinizle bağlantı kurun.

Eşinizle, çocuklarınızla sabah saatlerinde bağlantı kurmak en iyi zamandır. Bunun için haftada bir de olsa Pazar kahvaltıları dışında hafta arasıda beraber kahvaltın yapın. İsterseniz ufak bir pastane yada kafe olabilir.

Emin olun, ilişkileriniz için harikalar yaratırsınız.

8. Planlama yapın ve Stratejinizi oluşturun.

Gününüzün yönünü belirlemek için birkaç dakikanızı ayırmazsanız, doğru yönde gidip gitmediğinizi
nasıl bileceksin? Yaklaşık 10 dakika hayatınızın gollerini görselleştirmek, güne ilişkin görevlerinizi gözden geçirmek ve molalar için zaman çizelgesi tahsis etmek plan oluşturun. Gününüzün daha yönetilebilir olmasına ve daha az stresli olmanıza yardımcı olacaktır.

9. Meditasyon yapın ve aklınızı boşaltın
Sakin olun ve iç sesinizin size rehberlik etmesine izin verin: Kendinizle başbaşa kalacak bir yer seçin ve rahat olmanızı sağlayın.  Unutmayın, hastalıkların% 90'ı stresle alâkalıdır, bu yüzden kendinizle birlikte bir kaç "sessiz" anı yaşayın ve acele etmeyin. Solunumunuz üzerine odaklanın.

Rutin işleriniz sırasında güçlendirici bir mantra veya olumlamalar yapmanız da mümkün.

!!!!  Nefes Terapisi için linke tıklayabilirsiniz;

10. Çocuklarınızla kucaklaşın ve bağlanın
Çocuklarınız varsa, bu sizin için.

"Oh, oğlum / kızım o kadar hızlı büyüdü. Maalesef onunla eğlenmek ve keyfi almak için zaman geçiremedim.." diyen ebeveynlerden olmayın!

Sabahları zihniniz daha az dağınık ve daha az stres olduğunda, giyinmelerine, doyurucu bir kahvaltı hazırlanmasına, ve hatta hayalleri hakkında konuşmalarına yardımcı olmak için bir AN oluşturun. Sonuçta, ailenizle daha iyi vakit geçirebilmek için çalışıyorsunuz. İşlerinizin ailenizin önüne geçmesine izin vermeyin - öncelikleriniz için zaman ayırın.


Bu yazıyı sevdiniz mi?  Facebook 'da paylaşmaya ne dersiniz...



5 Ocak 2017 Perşembe

Sağlıklı Yaşamak için Gıda Takviyelerin hayatımızdaki yeri - The Place of Food Rebels in Our Life fo





Çoğumuz  sağlıklı beslendiğimizi ve sağlıklı yaşadığımızı düşünürüz...  Peki aldığımız gıdalardan ne kadar eminiz ? Genetiği ile oynanmış ve böcek ilaçları ile korunan meyve ve sebzeler - tavuk ve et, havadan  metal ve kurşun soluyoruz.
Yediklerimize dikkat etmeye çalışırken bile, yediklerimizin içinde artık olmadığını bildiğimiz vitamin minerallere hasret ile yaşıyoruz.

Çevremizden duyduklarımızı uygulamaya çalışıyoruz ama belkide bilmeden daha fazla kirlilik bedenimize sokuyoruz.

Bedenimiz öyle bir çıkmaza giriyor ki, yavaş yavaş hastalanmaya başlıyor...

Normalde insan ömrü 150  yıl olduğu belirtiliyor ve Türkiye ortalaması  65 yaş.

Şu anda Kalp krizi ülkemizde vede tüm dünyada 1 numaralı ölüm sebebi olara görülmekte

Son dönemde kalp krizi görülme yaşı gittikçe düşmektedir. 30 yaş altında görülen kalp krizleri şaşırtıcı bir olay olmaktan çıkmıştır.

Artan sağlık problemlerinden dolayı, son zamanlarda Koruyucu hekimlik ve tamamlayıcı tıp önem kazanmakta.  

Peki sağlıklı yaşamak ve yaş almak için bir formül varmı?




4 Ocak 2017 Çarşamba

Kurtarılmayı bekleyen papazın hikayesi... Siz' de kurtarılmayı bekliyor musunuz?



İnatçı Papazın hikayesini bilir misiniz? Aslında bir fıkradır ama bize çok şey de anlatır.

Önce hikayemiz;

Kasabayı sel götürüyormuş. Herkes bir tarafa kaçıyormuş. Papaz Efendi, diz çökmüş ve devam edermiş kilisede duaya:

- “Allahım bütün ömrümce sana inandım, sana sığındım. Her dediğini ciddiye aldım. ‘Yap’ dediklerini yaptım, ‘Yapma’ dediklerinden uzak durdum. Beni bu felaketten sağ salim çıkartacağından en ufak bir kuşkum yok, kurtar beni...”

Bu sırada kapıdan giren bir kasabalı,  -  “Haydi Peder” demiş, “Kayık bekliyor dışarıda. Bu bina da çok dayanmaz, gidelim”.
Papaz, kendinden emin bir tevekkülle cevap vermiş: “Siz gidin evladım, Yüce Tanrı beni nasıl olsa kurtaracak...”
Duaya rağmen sular yükselmeye devam edince, birinci kata çıkmış Papaz Efendi. Ama duaya devam: “Bütün ömrümce...” Bu arada, pencereden dışarıya bakmış göz ucuyla. Birisi bir kayıktan sesleniyormuş: “Muhterem Peder, son kalanları topluyoruz, haydi gelin bizimle...” Aynı ses rengiyle cevap vermiş Papaz Efendi: “Siz gidin evladım, Yüce Tanrı beni yalnız bırakmaz...”

Sular birinci kata ulaşınca ikinci kata çıkmış. Duaya devam: “Yap dediklerini yaptım...” Bakmış aşağıdan el sallayanlar var: “Lütfen Peder inat etmeyin, sadece sizin için geri döndük, binin şu kayığa...”

Cevapta bir değişiklik yokmuş: “Evladım, ben Yaratıcının himayesindeyim, o beni unutmayacaktır. Siz vakit kaybetmeyin...”

Sular yükseldikçe Papaz Efendi de biraz daha yukarılara çıkıyormuş. İkinci kattan basamaklara, oradan çan kulesine, nihayet kilisenin tepesindeki haça kadar tırmanmış; Allah tarafından kurtarılmayı bekliyor. Ama afet şöyle böyle değil. Sular önce paçalarını ıslatmış. Sonra dizkapaklarına ulaşmış. Kasıklarına kadar yükselince, işin ciddiyeti fark etmiş Papaz Efendi. Ölüm korkusuyla başlamış gökyüzüne doğru söylenmeye, bağırmaya çağırmaya:
“Beni unuttun, terk ettin. Bana bunu yapmayacaktın. Sana inandım, güvendim. Bütün ömrümce...” Gaipten gelen bir ses sözünü kesmiş Papaz Efendi’nin, “Kes ağlamayı, kes...” demiş Yaratıcı.

“Sana 3 kere kayık gönderdim, daha ne yapacaktım?”

 Açıkcası maalesef herbirimizin zihinsel ve duygusal olarak beklentilerimiz var ve asılnda bizim için iyi gelecek fırsatları  kaçırıyoruz sadece.

Dinlemiyoruz bile bazen karşımızdakini....  Sonuç olarak bize geleceğini düşündüğümüz dahaiyi fırsatların olacağını düşünüyoruz....

Papaz gibi Kurtarılmayı bekliyoruz...

Siz de kurtarılmayı bekleyenlerden misiniz?


Hikayeyi beğendiyseniz ve çevrenizdeki insanların da Papaz Efendi'nin durumuna düşmesini istemiyorsanız arkadaşlarınızla paylaşmaya ne dersiniz...

Sevgi ve Işıkla kalın... 😉

3 Ocak 2017 Salı